Yetişkin eğitimlerine neden ihtiyaç duyarız?
Aslında buna ‘yetişkin öğrenimi’ dememiz çok daha yerinde bir tanım olacaktır. Akademik kariyerin bitmesiyle bizler için öğrenim hayatı da sona ermiş oluyor. Çünkü sistem bize sürekli ve sessizce ‘diplomanı al özgür ol’ diyor. Bizler de diplomalarımızı alıp özgürlüğümüzü ilan ediyoruz. Ve böylece öğrenim hayatı da bizler için sonlanmış oluyor.
Bazılarımız yüksek lisans ve doktoraya devam ediyorlar ki çok kıymetli bir alanda ilerliyorlar. Bu kez de bir toplum baskısı ile karşı karşıya geliyor ve bununla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bu da ‘kaç yaşına geldin, yaşıtların çoluk çocuk sahibi oldu ve sen hala okuyorsun’ baskısı oluyor.
Evlendiyseniz ve hele ki çocuğunuz olduysa ya da bir yerde yönetici olarak kariyerinize devam ettiyseniz durumlar farklılaşıyor. ancak üçünün de ortak tarafı şu: artık insanlar size bir şey öğretmez , siz öğretici olursunuz. Burada belki de sorulması gereken en kritik sorulardan bir tanesi ‘olmak diye bir şey var mı? sorudur.
Oysa hayat, sistemin bize sessizce verdiği komutların dışında kalıyor. Bizler akademik kariyerimizi bitirmiş olsak da tahsilimiz ve kariyerimiz ne olursa olsun öğrenmeye devam ederiz. Durmadan devam ederiz. Çünkü içimiz, özümüz davranışlarımız, hislerimiz hep bir arayış içindedir. Anlam arayışı içinde.
Asıl öğrenimin akademik kariyerin bitmesiyle başladığını düşünenlerdenim. Neden? İş hayatına atılıyoruz ve burada müdürümüzle ilk çatışmamızda yıkılıyoruz. Ya da yeni bir aile kurduysak ya da yeni bir eve taşındıysak yani yenilikler varsa hayatımızda ilk iletişim çatışmalarımızda diplere kadar sürükleniyoruz. Çünkü bize verilen ‘özgür ol’ duygusu bizler de güç savaşına sebep oluyor. Bu da bizi günün sonunda bu savaştan yorulmuş şikayet eden yetişkinler haline dönüştürüyor. İşimizden şikayet ediyoruz, eşimizden şikayet ediyoruz, dostlarımızdan ve varsa zaman zaman çocuklarımızdan şikayet eder hale geliyoruz.
İşte tam da yetişkin eğitimleri burada devreye giriyor. Öğrenim dediğimiz şeyin elbette ki sadece yetişkin eğitimlerinde var diyemeyiz. Öğrenim, okuduğumuz bir kitapta var. Öğrenim, bir dost sohbetinde var. Öğrenim, yürüyüşe çıktığımız bir yolda var. Hatta öğrenim kendi kendimize konuştuğumuz zamanlarda da var. Yani anlayacağınız öğrenim var da var. Bu varda varların içinde yetişkin eğitimleri işte tam da yukarıda bahsettiğim yorgun yetişkinliğin yarasına merhem oluyor. Çünkü çatışma haline girdiğimiz, diplere çöktüğümüz, enerjimizin bittiği ve sürekli bir şeylerden şikayet ettiğimiz yerlerde içimizde sürekli olarak ‘yolunda gitmeyen bir şeyler var’ sesi yankılanıyor. İşte bu yolunda gitmeyen şeyleri yetişkin eğitimlerinde konuşuruz, tartışırız ve hatta ilk deneyimi yaşarız. Bireyler kendi içlerinde bu yolunda gitmeyen ve öğrenememiş olduğu tarafları kabul ederler ve kendilerine yeni bir yol çizerler. Ve biz eğitmenler de hem bu yol haritasına tanıklık ederiz hem de eşlik ederiz. O yüzdendir ki yetişkin eğitimleri çok kıymetlidir ve yeni bir yoldur diyebiliriz.
Sevgiler efendim…